18 Ocak 2007 Perşembe

5553 sayılı Tohumculuk Kanunu hakkında yorumlar

2007 yılının hemen öncesinde Türkiye tarım sektörünü, biyoçeşitliliğimizi ve gıda güvenliğini yakından ilgilendiren bir kanun resmi gazetede yayınlandı: 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu. Kanun bir bakıma 308 sayılı kanunun devamı niteliğindedir, ancak tamamlayıcı olarak Avrupa’da geçerli olan UPOV (International Union for the Protection of New Varieties of Plants) esaslarını gözeterek, AB uyum sürecinde yürürlüğü girmiştir.

Sivil toplum, akademik ve hukuk çevreleri, benzer tohumculuk kanunlarına sahip dünyadaki tüm ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de zıt görüşler ortaya koyuyor. Örneğin, kanun metninin hemen başında yer alan tanımlar bölümünde tohum kelimesinin tariflenmediği görülüyor. Bunun sebebi bir hatalı atlama mı? Tohumlarımızın çok bildik bir kimliğe sahip olması mı? Yoksa, bugün bile ön göremediğimiz parametrelerin gelecekte biyo-teknolojik alanda tohuma müdahale edecek olmasıyla tanımının öngörülemez belirsizliği mi? Yine de, bu öngörüsü imkansızlığı olumsuz bir durum olmayabilir mi?

Tohumculuk Kanunu konusunda tartışmaların bir sonuca ulaşabilmesi için kanunun farklı uzmanlık alanları altında mercek altına alınması, dünyada uygulanmakta olan alternatif çözümler ile mukayese edilmesi ve önerilen uygulamalar çerçevesinde risk analizlarinin yapılması bilimsel, hukuksal ve sosyal açıdan önem taşıyor; Türkiye’nin geleceği açısından önem taşıyor. Özellikle üniversitelerin ilgili bölümlerinde konunun tartışmaya ve incelemeye açılmasının faydalı olacağı aşikardır.

Bilimsel yaklaşım: Islah ve bioteknolojik yöntemlerle verim ve kalite artışı sağlanan tohum türlerinin farklı alan uygulamalarındaki uyumluluğu; doğal yapı ve biyoçeşitlilik üzerine etkileri…

Hukuksal yaklaşım: Sertifikalandırılmış (patent altına alınmış) tohum türlerine karşın, yerel tohumların yasal sürdürülebilirliği; çiftçinin yaşamsal özgürlük hakları…

Sosyal yaklaşım: Yerel tohumculuğun azalmasının, kırsalda geleneksel yaşam ve sosyal değerler üzerinde etkileri; çiftçinin kendi tohumunu tercih etme özgürlüğü…

Tüm dünyada sektörel olarak tohumculuğun kayıt altına alınması endüstriyel patent ve ticaret kanunları açısından bazı haklı gerekçeler oluştursa da, yerelde çiftçilerin, kendi tohumundan kazanç elde etme özgürlüğünü elinden almakta, bu durum yaşamsal bir değer olan tohumun sertifikalandırılmadıkça kullanım haklarında önemli sınırlamalar, biyolojk açıdan ise geri dönüşü olmayan bir felaket oluşturmaktadır. AB çiftçi örgütlerinin bu yönde uzun yıllardır sürdürdükleri hukuk mücadelerinin yanısıra, Yunanistan ve Lüksemburg gibi bazı AB üyesi ülkelerin bu esaslardaki yasaları henüz ülkelerinde kabul etmemiş olmaları ise önemli birer emsaldir.

5553 sayılı Tohumculuk Kanununa bağlı öncelikli hususlar ve sorular şöyle sıralanabilir:

  • Çeşit özelliğine sahip olmayan tohumlar (köylük tohumlar) bundan böyle ticaret kapsamı dışında bırakılmaktadır.
- Çiftçinin kendi tohumunu satabilme hakkı hangi sebeplerle elinden alınmaktadır?
- Çiftçinin yerel tohumlarının ticari ve biyolojik çeşitlilik açıdan değeri yok mudur?

  • Bitki gen kaynaklarının kayıt altına alınması bakanlık tarafından sağlanmaktadır.
- Biyoçeşitlilik açıdan son derece değerli olan ancak ticari değeri olmayan bitki gen kaynaklarının, gen bankalarında korunması dışında, çiftçilerce üretim ve kullanımı nasıl desteklenecektir?
- Gen kaynaklarının bölgesel tescili tüm Avrupa’da önem taşıyan bir uygulamadır. Türkiye’de bu nasıl bir düzenleme (yönetmelik) ile sağlanacaktır?

  • Kanunda yer alan ceza maddeleri oldukça yüksek para cezaları içermektedir.
- Çiftçinin kendi tohumunu satmak üzere yetiştirmesi, satması veya dağıtması on bin YTL ile cezalandırılmaktadır. Bu bedel yaptığı hatalı işleme karşın, bir çiftçinin ödeyebileceği bir rakam mıdır?

  • Türkiye Tohumcular Birliği ve alt birlikler
- Tohumculuk Kanunu metninin yarısı Türkiye Tohumcular Birliği ve alt birlikleri konusunda hükümlere yer vermektedir. Kanunun, tohum gibi yaşamsal bir hassas başlıkta, Türkiye’de kırsal ekonomi, sosyal oluşum ve biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerine daha çok temas etmesi gerekmez miydi? Birlik ve altbirlik konu detaylarının bir yönetmelik olarak detaylandırılması yeterli olmaz mıydı?
- A
nlaşmazlıkları hızlı bir şekilde çözmek üzere oluşturulan hakemlik kurulu, birlik içinden seçilmektedir. Bu büyük bir olasılıkla, özellikle çiftçi ve tohum üreticileri arasında, daha büyük anlaşmazlıkları oluşturacak bir oluşum değil midir?

  • Geçici maddeler ile kanunun kritik maddelerinin 5 yıl süre ile uygulanmayacağı ifade edilmiştir.
- 5 yıl sonra Türkiye’de kaydı bulunmayan çeşitlerin ithalatının yasaklanacağı anlamını taşıyan bu madde ile ‘şimdi ithal et ve sertifikasyonunu tamamla’ denmektedir. Acaba bu süreçte ulusal bir avantajımız var mıdır?